Ocak 05, 2017

Oha yazasım geldi

Yani azcık takipçim vardı onları da kaybettim yazmaya yazmaya. Yine de geçen ay 50 kez görüntülenmiş blogum bak seeeen! Kesin Arif'in Manchester'a attığı golü ararken bu sayfaya gelmişlerdir asdsfsgdhfg. 

Koca yılı devirdik. 2013'te yazmaya başladığımda ne güzeldi, ama 2016da bir yazı yazmışım. İçimdeki ilhamı öldürdün Türkiye. Bir piece of art yazısı bile hazırlayamadım; alt tarafı çok beğendiğim tabloları sayfaya copy paste yapardım. Hiçbirine bakamadım çünkü. Bakacak araştıracak zevki ve zamanı da vermediniz çünkü. Şuan devam edersem başbakana acıklı mektup yazan küçük Hatice diye haberlere çıkarım.

25 yaşıma geldim hala her şeyi geyiğe vuruyorum. Zorla yapmıyorum yani oluveriyor. Ciddi olmak gerekirse, geçen sene neler yaptım mesela bir bakmak isterim. 1.Yüksek lisansa başladım 2-Yeni işe başlayamadım ama iyi mülakat tecrübeleri edindim (=yani işe alınmadım lol) Ama güzel zam aldım money talks sonuçta 3-En güzeli sona sakladım nişanlandım ayol haha. Yani şu noktada kitlenmek acıklı işte. Bakınca 4.ye ne yazacağını bilememek? Napıyoruz biz nasıl yaşıyoruz. Bu düşünceler çok sık geliyor artık, yani bakınca yüksek lisans, iş ve evlenme süreci bir arada gerçekten çok zor gözüktüğünden hele ki İstanbul'da.. Ama kendime 4. bir "dönüm noktası" hediye edememek koca yılda, beni gerçekten çok üzüyor. Tabiki şuraya gittim, gördüm diye bişeyler yazabilirim ama bunlar rutin. Benim için önemli olan bir ilerleme kaydetmek- ondan önceki sene yapamadıklarımı yapmak. Veya çok kitap okuyabilmek isterdim ama yeterince zaman bulamadım. Zaten ülke olarak da 2016 maalesef katiyen veresiye vermeyen, futbol topunu bıçakla patlatan teyzeler gibi geçti. Şuan bu betimlemeyi nasıl yaptığımla dikkatim dağıldı. Neyse, demek istediğim şu ki ben 2017de önce 2016nın yorgunluklarının meyvesini almak istiyorum, sonra da o "ilerlemeyi" yaşamak istiyorum. Bir de hayırlısıyla evlenip ya göçmek, ya kendi düzenimizi bir şekilde kurmak, ama o düzene koşa koşa gitmek istiyorum.. 

Çok mu şey istiyorum ya? Ah nasıl unuttum. Bir de tabiki sevdiklerimle hayatta kalmak istiyorum.. Herkes hayatta kalsın istiyorum. 

O zaman bir demet "piece of art" gider bu lafa. 

Death and the Masks, James Ensor, 1897.

Death and the Masks, James Ensor, 1897

Mayıs 25, 2016

Geçmiş zaman olur ki..

“Niçin geçmiş zaman bizi kuyu gibi çekiyor? İyi biliyorum ki aradığım şey bu insanların kendileri değildir; ne de yaşadıkları devre hasret çekiyorum. Hayır, muhakkak ki bu eski şeyleri kendileri için sevmiyoruz. Bizi onlara doğru çeken bıraktıkları boşluğun kendisidir.
Ortada izi bulunsun veya bulunmasın, içimizdeki didişmede kayıp olduğunu sandığımız bir tarafımızı onlarda arıyoruz. Çünkü bu nostalji'nin kendisi başlı başına bir âlemdir. Onunla geçmiş hayatın en iyi izahını yapabiliriz”
demiş, güzel demiş, Ahmet Hamdi Tanpınar..  (Beş Şehir)

Şimdi niye bunu yazdım? Çünkü etrafımda eskiden böyle değildi'li birçok cümle duyar oldum yaşça büyüklerimden. Sonra düşünmeye başladım neydi bu eskiye özlem, neydi farklı olan konuştuk hep. Anladım ki neyin eksikliğini hissediyorsam, eskiden hep "var"mış. Daha destekli ve anlayışlı bir toplum, daha yardımsever insanlar, daha sağlam ve gerçek manevi değerler; öte yandan daha az istenilenler; teknoloji, kirlilik, trafik, kalabalık gibi liste uzuyor. 

Olduğum yerden ve zamandan mutluyum, hiç değilse biriniz zaman makinasını icat edene kadar olmak zorundayız. Ama saydığım ve daha fazlası onca şey her birimizin canını sıkıyor biliyorum, dolayısıyla eskiye özlem de git gide artıyor. Sonra düşünüyorum, neden iyiye gitmesi için bir şeyler yapmıyorum? Gazetede okuduğumuz "İstifa edip son parasıyla dünyayı gezdi", "Tatile gittikleri Bora Bora'ya yerleştiler" gibi haberleri hepiniz ölün inş amin diye okumak yerine o kız olmak isterdim ama ne yazık ki o kadar cesur değilim. Bir noktada olur muyum acaba? "Hadi Emir toparlan gidiyoruz Phuket'e!" Resmen bunu yazarken orada böcek olur ıy dedim, vizyon bu işte, ne cesareti.. Vosvos alıp güneye insem bile yeter. 

Umarım bir gün durumu toparlar huzura ereriz. 
Olmazsa toparlanır gideriz. 

Aralık 29, 2015

Bu da benim beleş terapim

Aaa büyümüş yoğunluktan bezmiş yaşlanmış bir çalışan bayan olmuşum da en son Ekim ayında yazmışım bak hele! Yine de kendi yağında kavrulan az kitleli rookie bir blogger olsam da yokluğumda bloga bakanlar olmuş ösledinis mi:))) (insert loser.jpg)

Neyse, bu yazıda kaynana Semra gibi daldan dala atlayacağımı hissediyorum. Yılsonu sebebiyle işler durgun, öyle boşluğa bakarken "aa benim bir blogum vardı yine ona günlük muamelesi yapıp içimi dökeyim ve saçmalıyım" diye düşündüm. Belki rahatlarım diye.

Neden mi rahatsızım? 1) Her şeyi çok ince düşünüyorum ve bu durum beynimi çok yoruyor. Ve kararsızım. 2016-1992=24 yaşıma gireceğim ama hala bu huyumu değiştiremedim. 2) Hala iş hayatının kötü penceresinden bakıyorum 3) Mızmız bir kız olmak istemiyorum ama bazen oluyorum (yalnız sizi de görürüm Alibeyköy'den 4 vesait yapıp Çamlıca'ya işe gidince) Neyse bunun gibi bir sürü minik problem.. Bu arada bize Y kuşağı diyorlar tanımlıyorlar ya bence çok haklılar çünkü bu tip problemleri olan bir sürü arkadaşımı sayabilirim. Ama bilemedikleri şey biz Y'ler fazla öğütten de hoşlanmıyoruz. Sahi ne kadar meraklı bir toplumuz çektiklerimizi öğüte ve öyküye dönüştürüp anlatmaya, öyle yapma böyle yap demeye. "Ben daha çok yaşadım ben daha fazla çektim anlatıyım mı daha?" - "Hayır teşekkürler kafii çünkü ben de sana şimdiki aklım olsa'lı bir öykü anlatacağım" şeklinde yarışa giriyoruz. İçimizdeki Emrah. 

Şimdi diğer dala atlayabilirim. Aslında yeni yıl temalı bir şeyler yazmak istiyordum ama beceremedim. Çünkü yılbaşı eskisi gibi minnoş gelmiyor, evet güzel tabi süslenelim sevdiklerimizle toplanalım kutlayalım ama doğumgünü kutlamak gibi işte. Zaten yeni yıldan bir beklentim yok, kendimden var. Yapmam gerekenlerin listesi hazır da uygulamada pürüz çıkıyor bazı bazı. Onları da çözeceğim inş amin 

Şimdilik bu kadar sanırım- zaten büyük ihtimalle birkaç güne bu yazıdan pişman olup sileceğim :) 

Beni dinlediğiniz için teşekkürler hehe 

Ekim 12, 2015

Ağrı

O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç
dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli.
Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,
Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.

Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.
Ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta iskele,
iskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra,
İçimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum.

Bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte
Bıraktın, unuttum, unutuldum.

Seni kırdığım yerden beni de kırdılar,
Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni. 

Birhan Keskin

#AnKara

Ağustos 10, 2015

Piece of Art

Ağzım açık izledim






Temsili ben:

İstemediğim şeyleri deme sorunsalı

23 yaşındayım, çoğu yaşıtıma göre gayet olgunum, ama halen bazen düşünmeden konuşup kendime NEDEN BÖYLE DEDİM diyorum.

Geçtiğimiz cuma günü işyerinde baya kötü bir gün geçiriyordum dolayısıyla acayip de sinirliydim. Benim hayatımda zaten sinirim bütün kötülüklerimin anası olmuştur. Babası da inadımdır. Neyse, gerçekten sinirimde haklıydım (yani çalışma arkadaşlarım dedi valla) ve her şeyin üst üste gelmesiyle yaşanan olaylar sırasıyla şöyle oldu:

1) Depocunun işimi bilmeden beni eleştirmesiyle "Sen nereden bileceksin ki?" demem
2) Yaklaşık 2 haftadır bir samimiyetimiz olmamasına rağmen bana yemek ısmarla diye her gün beni yiyen şahıs laf sokunca "Şuan hazırsan yokmuşsun gibi davrancam" demem
3) Emirciğimi gereksiz atarlanınca kızdırmam 
4) Kendimi tüm bunlar sonrası önce çok iyi hissetmem, sonra ise BEN KİMİM diye bir pişmanlık duymam

  sinirlendikten sonra ben: Selam sana içimdeki Venom

Tüm bunları düşününce şuraya vardım; 
1) Depocu madem nereden bilecekti, o zaman neden dediği şeyi bu kadar takıp sinirlendim
2) Dürüstlükle en başta neden ben sana yemek ısmarlayayım ki diyebilirdim, galiba daha thug life bir cevap olurdu
3) EMİR BU YAZIYI OKUYOSAN BENİ TEKRAR AFFET Bİ DAHA YAPMIJAM
4) Ben o sinirli kişilik değilim- olmak istemiyorum.

  idrak edip laflarımdan pişman olunca ben

Sonuç olarak, agresif halim nadir olsa da bir tsunami gücünde olduğu için bu anları kendime hatırlatıp çenemi sıkı tutmaya baya baya söz verdim. Olur da o halime denk gelirseniz, kaçmak yerine bana şefkat gösteriniz ^^